Fiziksel ya da psikolojik stres MS'te atak sıklığını artırabilir

29.05.2024 - 12:48, Güncelleme: 29.05.2024 - 12:48 724+ kez okundu.
 

Fiziksel ya da psikolojik stres MS'te atak sıklığını artırabilir

Kronik bir hastalık olan Multiple Skleroz’da (MS)  tedavi sürecinin hayat boyu devam ettiğini belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, MS hastalarının bu sürece dahil olup kooperasyon yani uyum göstermesinin oldukça önem taşıdığını vurguladı. Vücudu fiziksel ya da psikolojik strese sokacak her durumun, atak sıklığını artırma riski taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Topçuoğlu, “Enfeksiyonlar, aşırı fiziksel aktivite, aşırı sıcak ortamlar, saunalar, kaplıcalar, kronik uykusuzluk, düşük D vitamini düzeyleri, ruhsal sıkıntılar atak sıklığını artırabilir” uyarısında bulundu.  İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, 29 Mayıs Dünya MS Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada MS hastalarının dikkat etmesi gerekenlere ilişkin değerlendirmede bulundu. MS hastalığına ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “Multiple Skleroz (MS) sinir hücrelerinin kılıfını kaybetmesi ve akabinde sinir hücre hasarı ile karakterize kronik, otoimmün bir hastalıktır. Otoimmünite, kişinin bağışıklık sisteminin kendi kendisi ile savaşması olarak tarif edilebilir. Yani aslında MS, kişinin bir sebeple harekete geçen bağışıklık sisteminin sinir hücrelerine saldırarak hasar vermesi sonucu ortaya çıkmaktadır” diye konuştu. Bu belirtilere dikkat! MS hastalarında, santral sinir sistemi hasarına dair tüm bulgu ve belirtilerin beklenebildiğini kaydeden Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “Ancak en sık görülen belirtiler arasında kol veya bacaklarda kuvvetsizlik ve/veya uyuşma, karıncalanma, görmede bulanıklaşma, vücudun bir yarısında hissizlik, karıncalanma hissi, çift görme ve baş dönmesi sayılabilir” dedi. 20-40 yaşları arasında en çok görülüyor MS’in en çok 20-40 yaşları arasında ve kadın cinsiyette görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, 15 yaşından önce ve 60 yaşından sonra MS görülme sıklığının oldukça düşük olduğunu söyledi. En önemli risk faktörü, genetik yatkınlıktır MS’te risk faktörlerine değinen Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “Diğer otoimmün hastalıklarda da olduğu gibi tek bir risk faktörü belirlemek mümkün değildir. En önemli faktör genetik yatkınlıktır. Kadın cinsiyet yine bir risk faktörü sayılabilir. D vitamini ve güneş ışığı eksikliği uzun yıllardır bahsedilen risk faktörleri olmakla birlikte ne oranda etkili olduğu net değildir. Güneşli zamanın az olduğu Norveç, Danimarka gibi ülkelerde MS daha sık görülmekte, annenin hamileliği sırasında güneşe az maruz kalma ve düşük D vitamini düzeyi çocuğunda MS riskini artırmaktadır. Başta kızamık olmakla beraber birtakım viral enfeksiyonlar MS gelişiminde suçlansa da bunlar kesin risk faktörleri olarak gösterilemez” diye konuştu. Stres atak sıklığını artırabilir MS’te tedavi sürecinde dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “MS kronik bir hastalıktır, dolayısıyla hayat boyu devam edecek bir tedavi sürecidir. MS hastalarının bu sürece dahil olup kooperasyon (uyum) göstermesi oldukça önem taşımaktadır. Vücudu fiziksel ya da psikolojik strese sokacak her durum, atak sıklığını artırma riski taşır. Enfeksiyonlar, aşırı fiziksel aktivite, aşırı sıcak ortamlar, saunalar, kaplıcalar, kronik uykusuzluk, düşük D vitamini düzeyleri, ruhsal sıkıntılar atak sıklığını artırabilir” uyarısında bulundu.  Bu tavsiyeler yaşam kalitesini yükseltmeye yardımcı olabilir MS hastalarına tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “MS hastalarının olabildiğince dengeli bir hayat yaşamalı, sağlıklı ve liften zengin beslenmeye dikkat etmeli, diyetteki tuzu azaltmalı, sigara kullanımından kaçınmalı, doğal D vitamini kaynağı olan güneş ışınlarının dik vurduğu saatlerde her gün 10-15 dakika doğrudan cilde güneş ışını almaya gayret etmelidirler. UV ışınları camı geçmediği için cam arkasından güneşlenmek işe yaramayacaktır. Burada önemli olan vücudun belli bir yüzölçümünün ışınları almasıdır. Dolayısıyla aşırı sıcağa maruz kalmamak için bir şemsiye altında oturup 10 dakika bacakları güneşlendirmek bile yeterli olacaktır” diye konuştu. MS en çok araştırma yapılan alanların başında geliyor MS tanısı ile ilk karşılamanın genelde hasta tarafından yıkıcı bir haber olarak algılandığını belirten Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Uzun yıllardır medyada yer alan tüm MS hastaları koltuk değnekli, tekerlekli sandalyeli ya da yatağa bağımlı olarak görüldüğünden dolayı hastalığın kötü imajı kendi tabiatını kat kat aşmış durumdadır. Ancak rahatlıkla söylenebilir ki nörolojik hastalıklar içinde en çok araştırma yapılan, en çok ilaç geliştirilen alanların başında MS gelmektedir. Artık MS in türleri için ayrı ayrı tercih edilebilecek, atak gelişmesini önleyecek, özürlülüğü azaltacak çok sayıda ilaç seçeneği mevcuttur. MS’i düşman gibi değil tıpkı şeker, tansiyon, astım gibi vücudun kronik ve tedavi gerektiren bir hastalığı olarak kabul etmek önemlidir. Yeterli bir merkezde takip ve tedavi düzenlendikten sonra hastanın olası atak ve semptomlar açısından bilgilenmesi hastalığın kontrolü ve seyri açısından önem taşımaktadır.” Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kronik bir hastalık olan Multiple Skleroz’da (MS)  tedavi sürecinin hayat boyu devam ettiğini belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, MS hastalarının bu sürece dahil olup kooperasyon yani uyum göstermesinin oldukça önem taşıdığını vurguladı.

Vücudu fiziksel ya da psikolojik strese sokacak her durumun, atak sıklığını artırma riski taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Topçuoğlu, “Enfeksiyonlar, aşırı fiziksel aktivite, aşırı sıcak ortamlar, saunalar, kaplıcalar, kronik uykusuzluk, düşük D vitamini düzeyleri, ruhsal sıkıntılar atak sıklığını artırabilir” uyarısında bulundu. 

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, 29 Mayıs Dünya MS Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada MS hastalarının dikkat etmesi gerekenlere ilişkin değerlendirmede bulundu.

MS hastalığına ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “Multiple Skleroz (MS) sinir hücrelerinin kılıfını kaybetmesi ve akabinde sinir hücre hasarı ile karakterize kronik, otoimmün bir hastalıktır. Otoimmünite, kişinin bağışıklık sisteminin kendi kendisi ile savaşması olarak tarif edilebilir. Yani aslında MS, kişinin bir sebeple harekete geçen bağışıklık sisteminin sinir hücrelerine saldırarak hasar vermesi sonucu ortaya çıkmaktadır” diye konuştu.

Bu belirtilere dikkat!

MS hastalarında, santral sinir sistemi hasarına dair tüm bulgu ve belirtilerin beklenebildiğini kaydeden Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “Ancak en sık görülen belirtiler arasında kol veya bacaklarda kuvvetsizlik ve/veya uyuşma, karıncalanma, görmede bulanıklaşma, vücudun bir yarısında hissizlik, karıncalanma hissi, çift görme ve baş dönmesi sayılabilir” dedi.

20-40 yaşları arasında en çok görülüyor

MS’in en çok 20-40 yaşları arasında ve kadın cinsiyette görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, 15 yaşından önce ve 60 yaşından sonra MS görülme sıklığının oldukça düşük olduğunu söyledi.

En önemli risk faktörü, genetik yatkınlıktır

MS’te risk faktörlerine değinen Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “Diğer otoimmün hastalıklarda da olduğu gibi tek bir risk faktörü belirlemek mümkün değildir. En önemli faktör genetik yatkınlıktır. Kadın cinsiyet yine bir risk faktörü sayılabilir. D vitamini ve güneş ışığı eksikliği uzun yıllardır bahsedilen risk faktörleri olmakla birlikte ne oranda etkili olduğu net değildir. Güneşli zamanın az olduğu Norveç, Danimarka gibi ülkelerde MS daha sık görülmekte, annenin hamileliği sırasında güneşe az maruz kalma ve düşük D vitamini düzeyi çocuğunda MS riskini artırmaktadır. Başta kızamık olmakla beraber birtakım viral enfeksiyonlar MS gelişiminde suçlansa da bunlar kesin risk faktörleri olarak gösterilemez” diye konuştu.

Stres atak sıklığını artırabilir

MS’te tedavi sürecinde dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “MS kronik bir hastalıktır, dolayısıyla hayat boyu devam edecek bir tedavi sürecidir. MS hastalarının bu sürece dahil olup kooperasyon (uyum) göstermesi oldukça önem taşımaktadır. Vücudu fiziksel ya da psikolojik strese sokacak her durum, atak sıklığını artırma riski taşır. Enfeksiyonlar, aşırı fiziksel aktivite, aşırı sıcak ortamlar, saunalar, kaplıcalar, kronik uykusuzluk, düşük D vitamini düzeyleri, ruhsal sıkıntılar atak sıklığını artırabilir” uyarısında bulundu. 

Bu tavsiyeler yaşam kalitesini yükseltmeye yardımcı olabilir

MS hastalarına tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, “MS hastalarının olabildiğince dengeli bir hayat yaşamalı, sağlıklı ve liften zengin beslenmeye dikkat etmeli, diyetteki tuzu azaltmalı, sigara kullanımından kaçınmalı, doğal D vitamini kaynağı olan güneş ışınlarının dik vurduğu saatlerde her gün 10-15 dakika doğrudan cilde güneş ışını almaya gayret etmelidirler. UV ışınları camı geçmediği için cam arkasından güneşlenmek işe yaramayacaktır. Burada önemli olan vücudun belli bir yüzölçümünün ışınları almasıdır. Dolayısıyla aşırı sıcağa maruz kalmamak için bir şemsiye altında oturup 10 dakika bacakları güneşlendirmek bile yeterli olacaktır” diye konuştu.

MS en çok araştırma yapılan alanların başında geliyor

MS tanısı ile ilk karşılamanın genelde hasta tarafından yıkıcı bir haber olarak algılandığını belirten Prof. Dr. Özgür Bilgin Topçuoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Uzun yıllardır medyada yer alan tüm MS hastaları koltuk değnekli, tekerlekli sandalyeli ya da yatağa bağımlı olarak görüldüğünden dolayı hastalığın kötü imajı kendi tabiatını kat kat aşmış durumdadır. Ancak rahatlıkla söylenebilir ki nörolojik hastalıklar içinde en çok araştırma yapılan, en çok ilaç geliştirilen alanların başında MS gelmektedir. Artık MS in türleri için ayrı ayrı tercih edilebilecek, atak gelişmesini önleyecek, özürlülüğü azaltacak çok sayıda ilaç seçeneği mevcuttur. MS’i düşman gibi değil tıpkı şeker, tansiyon, astım gibi vücudun kronik ve tedavi gerektiren bir hastalığı olarak kabul etmek önemlidir. Yeterli bir merkezde takip ve tedavi düzenlendikten sonra hastanın olası atak ve semptomlar açısından bilgilenmesi hastalığın kontrolü ve seyri açısından önem taşımaktadır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberunye.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.